Eskiye Meftun
Kendimi bildim bileli eski dönemlerde yaşamak istemişimdir. Mektubun yazıldığı samimiyetin, naifliğin canlı olduğu o dönemlerde.. Hâlâ da istemekteyim. Düşünsenize size bir şeyler anlatmak isteyen biri var ama hislerini telefonu eline alıp bir kaç tuşa basarak mesaj yoluyla anlatmak yerine kâğıdı kalemi eline alıp mektup yazıyor size. Okunaklı olsun diye yazısını güzelleştirmeye çalışıyor, emek veriyor sizin için. Yüreğinden geçenler tuttuğu kalemin mürekkebiyle kâğıtta iz bırakıyor. Belki özlemle yazdığı o mektuba göz yaşı damlıyor. Bir yaşam var o mektupta. His var, samimiyet var. Sonra o mektubun size ulaşmasını bekliyor. Okuyacağınız an için, yazdığı satırların gözlerinizle buluşacağı o an için sabırsızlanıyor, heyecanlanıyor. Size ulaştığı için, içindekileri anlatabildiği için mutlu olan bir insan düşünün. Bu düşünce sizi heyecanlandırıp mutlu etmiyorsa siz teknoloji çağı insanısınız demektir. Bugün neredeyse herkesin ilişkisi var. Hanginiz sevdiğiniz insanın el yazısını biliyorsunuz? Teknoloji geliştikçe hissizleştik farkında mısınız?
$ads={1}
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız..
Eskiye Meftun
"Güzel günler çabuk geçer. İçimiz hep bir hoşçakal ülkesi.." Cahit Zarifoğlu |
Nerede o eskide yaşayan insanların güzel sevmeleri, nerede bizim sevgimiz..? "O bana mektup yazardı, ben ona mektup yazamazdım. Elin kızının evine mektup mu gönderilir, ayıptır.. Yaşadığı şehirde bir gazete çıkardı, ben o gazeteye şiirler yazardım. Herkes şiir diye okurdu ama Mihriban bilirdi ki kendine mektuptur onlar.." diyen Abdurrahim Karakoç'un edebini, naifliğini, sevgisinin güzelliğini şimdi ara ki bulasın.. Mihriban türküsünü her dinlediğimde duygulanırım. Hiç tanımadığım bu güzel insanları öyle çok özlüyorum ki.. Bu yüzden arada sırada Yedi Güzel Adam isimli diziyi açıp izlerim. Özlemimi bir nebze dindiriyorum bu şekilde. Dolma kalemlere yönelik ilgim ve sevgim de eskiye olan sevgimden gelir. Yazı yazmak için mürekkebi biten kaleme mürekkep doldururken ellerime mürekkebin bulaşmasını bile seviyorum. Bir mum ışığının içimizi ısıtan sıcaklığının, gaz lambasının yaydığı o loş ışığın, bir radyo programının vereceği mutluluğu teknolojik herhangi bir varlık veremez bana.. Eskilerde emek var, yaşam var.. Ben bu samimiyetin peşindeyim.
Böyle güzel zamanları eskilerin naifliğiyle, güzel insanlarla yaşamak duasıyla.. Allah'a emanet olun.
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız..
Hiç yorum yok
Yorum Gönder