Anılar ve Umutlar
Yılbaşı kar manzarasının görselliğinde, bembeyaz örtüsüne bürünsün de gelsin istenir.
Eskiden bizim çocukluğumuzda yağan karlardan dolayı büyüklerimizin açtığı, iki insanın yan yana zor geçeceği daracık yollardan okula giderdik. O kadar çok kar yağardı. Ekolojik dengeyi bozunca, mevsimleri de bozduk tabi. Neyse bu yıl istenen oldu. Doğa beyaz elbisesine büründü.
$ads={1}
Bolu da çam ağaçlarının dallarını süsleyen karlar muhteşem bir görüntü oluşturdu. İlkokul kitaplarında okuduğumuz çam ağacı ve minik kuşun hikâyesi vardır. Kışın yaklaştığını anlayan minik kuş sırasıyla tüm ağaçları gezer, soğuk kışı dallarının arasında geçirebilmek isteği ile. Biri der ben uluyum, biri ben gencim, biri güzelim, şuyum, buyum mazeretleri ile küçük kuşu barındırmak istemez hiç biri. Bir tek çam ağacı minik kuşa gel der. Hangi dalımı beğenirsen oraya yerleş ve kışı geçir. İşte bu nedenle bir tek çam ağaçlarının yapraklarını dökmediği söylenir o hikâyeye göre.
Anılarla başladım bu hafta, yine anılarda kalan; mutluluk, sevgi, hasreti en içten, en samimi duyguları yansıtan tebrik kartları vardı bir zamanlar. Özel ve güzel günleri kutlamak için gönderilirdi. Simli, yanardönerli, kar taneli, manzara, çiçek, rengârenk. Neyi anlatmak istiyorsan, dileğin ne ise ona göre seçilirdi bu kartlar.
PTT önlerinde, kırtasiyelerde, caddelerde, sokaklarda haftalar önceden satışa çıkardı. Tabii bu durum yaklaşan yeni bir yılın ya da bayramların habercisi olarak farklı bir canlılık, görsellik ve güzellik katardı bulunduğu yere.
Büyük bir heyecan ve coşku içinde göndereceğin kişilere göre, onun kişiliği ile bağdaşan kartlar tek tek seçilirdi. İstediğimiz kartları bulabilmek için dolaşırdık saatlerce, bakınır, aranırdık hangisi olabilir diye.
En güzel dilekler, en güzel sözcüklerle bezenirdi. Özenerek dökülürdü harfler, dolma ya da tükenmez kalemden, gönderdiğin rahat okuyabilsin diye. Anlatılacak çok şey varsa, sığmazdı yazılacak kelimeler, kenarlarına incecik, minicik notlar düşülürdü. Çoğu zaman da zarfına bile taşardı bu cümleler. Ardından da büyük bir titizlikle zarflanıp üzerleri pullanırdı.
Uzun kuyruklara girerdik gönderebilmek için. Bazen de kendimiz yapardık kartları ve zarfları. Tıpkı uç uca eklenmiş kalplerden ya da el ele tutuşmuş kâğıt bebeklerden yapılmış, ucu yanık, mis gibi parfüm ya da kolonya kokulu, gözyaşı damlalı; dostluğu, neşeyi, özlemi, aşkı, umutları, hüznü anlatan mektuplar gibi. Arada birde içinde küçük gizli sürpriz barındırırdı, saç teli, para veya kurutulmuş bir çiçek.
Tabii birde gönderdiklerimizden bize geri gelecek mi? diye gözlerdik, postacının yolunu. Bazen de unuttuğumuz bir kişiden bize geliverirdi de onu o an düşünüp, göndermediğimiz için büyük bir mahcupluk yaşardık. Hemen telafi ederdik geçte olsa.
Şimdi iletişimin hızlı, imkân ve olanakların daha fazla olduğu teknoloji çağında, özel günler, yeni yıllar, bayramlar sanal mesajlarla kutlanıyor. Yine de unutulmuyor küçük, büyük, dost, akraba ve arkadaşlar. Ama o eski heyecan ve coşku, herhalde o da kartlar, mektuplar gibi bizim anılarımızda kaldı.
Belki üzüntü, sıkıntı zorlukla bitmiştir eski yıllar; belki de mutluluk, rahatlık ve huzurla. Yine de ne olursa olsun, yeni bir yıla hep umutla girilir ve yılbaşı da yeni beklentilerin giriş kapısıdır. Bundan dolayı da yeni yıl, umutların, güzellik ve isteklerin, dileklerle bezenerek başlatıldığı bir dönemdir.
O geceyi coşku ve yenilik içinde yaşamalar, kutlamalar, çeşitlerle donatılmış sofralar, süslenmiş sokaklar, evler de hep önündeki bir yılın bu şekilde geçmesini dilemek adına; nasıl girersen yeni bir yıla tüm yılda öyle geçer düşüncesiyledir.
Bir yıl daha yaşlandığımızı bilsek de önümüzde olabilecekleri tahmin etsek de yine bir umut ve bu niyetle güzel bir beklentidir aslında. Ümit, beklenti, istek ve hayallerdir zaten, ileriye doğru adım atmayı da geleceği oluşturup kurmayı da sağlayan.
Ben de bu yeni yılda, herkesin dilek ve umutlarının gerçekleşmesini, Dünya’da üzüntünün değil mutluluğun olmasını, sağlıkla nice yeni yıllara girmesini ve güzellikler içinde yaşanmasını diliyorum.
Sevgi ve saygılarımla…
Fatma Marmara
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.
Hiç yorum yok
Yorum Gönder