“Balkan göçmenlerinin Türk olmadığı, sonradan Türkleştiği” iddiası üzüntüye ve güçlü bir tepkiye yol açmıştır
16 Eylül 2020 tarihli Haber Türk TV’deki Teke Tek isimli programda ORSAM Başkanı Prof. Dr. Ahmet Uysal tarafından kullanılan “Balkan göçmenlerinin Türk olmadığı, sonradan Türkleştiği” noktasındaki ifadesi Türkiye’deki Balkan göçmenleri camiasında büyük bir üzüntüye ve güçlü bir tepkiye yol açmıştır.
Bu bağlamda, kamuoyunda konuyla ilgili yaratılmak istenen algı operasyonlarına karşı daha önce defalarca yaptığımız açıklamalardan görüleceği üzere tarihsel gerçekliklerin altını bir kez daha çizmek isteriz.
14. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren Anadolu’dan Rumeli’ye yönelik yapılan Osmanlı fütuhatıyla birlikte Balkanlar’ı “vatan yapmak” ve “şenlendirmek” için bizler Anadolu’daki Oğuz Türkleri olarak Balkanlar’a yerleştirildik. Kökenimiz Anadolu’ya dayanan Oğuz’dur, Evlad-ı Fatihan’dır, Yörük’tür, dolayısıyla Türkoğlu Türk’tür.
Kadim bir Türk yurdu olan Balkanlar Osmanlı Devleti öncesinde de Avarlar, Uzlar, Bulgarlar, Kumanlar gibi farklı Türk boylarının yerleşim yerleri olmuştur.
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan günümüze değin Balkanlar’da Misak-ı Milli sınırlarımız dışında kalan soydaşlarımız maruz kaldıkları katliam, baskı, zulüm ve asimilasyon politikalarının etkisiyle anavatanları Türkiye’ye göç etmişlerdir. Bu yaşanan nüfus hareketliliği ise Türk’ün Türk vatanına göçünden başka bir şey değildir.
Bunun yanı sıra bugün halen Balkanlar’da yaklaşık 1.5 milyon soydaşımız bulunurken; geçtiğimiz yüzyılda görüldüğü üzere “Türk” olmakla itham edilerek soykırıma, katliama maruz kalan akrabalarımız yaşamaktadır. Dolayısıyla “Beklenen’in”, “Özlenen’in” bölgedeki nüveleri olarak sahadayız.
Önemle belirtmek gerekir ki Balkan Türkleri sadece zor günlerinde Türkiye’yi hatırlamaz. Fiziki olarak Türkiye sınırları dışında olsalar da ruhen yaşamlarını Türkiye’yle ve Türkiye’de idame ettirirler. Kırcaali, Gümülcine, Üsküp, Prizren, Köstence vb. gibi bir çırpıda sayabileceğimiz şehirlerde yaşayan soydaşlarımızın sofrasına oturmak bu realiteyi gözlemlemek için yeterlidir.
Suriye’de yaşanan iç savaş nedeniyle ülkemize sığınan ve hukuken “geçici koruma altında bulunan Suriyelilerin” dramını ve zorluklarını anlamakla birlikte, Balkan göçmenleri olarak bu kapsamda anılmaktan son derece rahatsızlık duymaktayız.
Göç sosyolojisi bağlamında sağlıklı değerlendirmelerde bulunmak için bilimsel karşılaştırmanın aynı niteliklere sahip topluluklar arasında yapılmasının daha doğru olacağı hatırlatmasında bulunarak bu kapsamda temel tarih bilgilerinin gözden geçirilmesini tavsiye ederiz.
Geçici koruma altında ülkemizde bulunan Suriyeliler ile Türkiye’nin asli unsur olarak biz Balkan göçmenleri arasında kurulmak istenen bağıntıyı şiddetle reddediyor, Türk toplumunda bu kapsamda oluşturulmak istenen kutuplaşmanın ve algı operasyonunun bir parçası olmayacağımızın altını çiziyoruz.
Kamuoyuna ve soydaşlarımıza önemle duyurulur.
Balkan Türkleri Göçmen ve Mülteci Dernekleri Federasyonu adına
Genel Başkan
Dr. Kader ÖZLEM
Hiç yorum yok
Yorum Gönder