Sponasor Reklam

Son Dakika Haberleri

Bolu Medya Aktörlerinden AB Süreci

OECD, NATO gibi uluslararası örgütlenmelerin de üyesi olan Türkiye, 1957 de kurulan Avrupa Ekonomi Topluluğu’na 1959 yılında ortaklık başvurusunda bulunmuş ve 1963 yılında Ankara Antlaşmasının (Ortaklık Anlaşması) imzalanması sonucunda uyum konusundaki hazırlık çalışmalarıyla süreçte başlamış.
Bolu Medya Aktörlerinden AB Süreci

İlişkiler 1980’li yıllarda donma noktasına gelip, 1987 yılında yeniden Avrupa Birliği’ne tam üyelik başvurusu yapılmış ve 1989 da Avrupa Komisyonu tarafından Türkiye’nin üyeliğe ehil olduğu fakat o dönem için Türkiye’nin üyeliği konusunda verilecek kararın ertelenmesinin uygun olacağı kararına varılmış. 1998 yılında Türkiye’nin konumu üye adayı statüsüne getirilmiş. 1999 da Helsinki’de yapılan Avrupa Birliği Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesinde, Türkiye oybirliği ile Avrupa Birliği’ne Aday Ülke olarak kabul ve ilan edilmiş. 2005 yılı ise AB’nin Türkiye ile tam üyelik müzakerelerine başlama tarihidir.

$ads={1}
Türkiye’nin batı ile ilişkileri ticari, ekonomi, sosyal, turizm gibi birçok konularda eskilere dayanıp devam ettiği halde, Avrupa ile yapılan bu müzakerelerde umutlar da yükselip azalmalar yaşandı. Aslında Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde yürütülen bu çalışmalar hayat standartlarının yükseltilmesi, refahın artırılması, sosyo kültürel alanlarda yaşanan olumsuzlukların giderilmesi, insan yaşam kalitesinin yükseltilmesi gibi birçok alanda iyileşmelere de neden olmaktadır.

Avrupa Birliği Üyeliği; ülkemize siyasi, ekonomik, kültürel gibi birçok yönden olumlu gelişmeleri de beraberinde getirecek olmasına rağmen yine de bu süreçte dalgalanmalar nedeni ile halkta farklı görüşleri belirten sesler de duyuldu. İşte bu nedenlerden dolayı, Türkiye-AB ilişkilerinde toplumların birbirine yönelik algılarının iyileştirilmesi, AB üyelik sürecinin halk tarafından doğru anlaşılabilmesi, kamuoyunun AB ile ilgili konularda doğru bilgilendirilebilmesi kapsamında, halka yön veren en önemli kuruluşların başında görsel ve işitsel olarak medyanın gelmesinden dolayı “Türk Yerel Medyası AB Yolunda Projesi” hayata geçirmiştir.

AB Bakanlığı ile yerel medya arasındaki mevcut iletişim ağının daha da güçlendirilmesi, Türkiye’nin AB’ne katılım sürecinde yerel medya mensuplarının bilgi kapasitelerinin arttırılması, bu süreci daha yakından takip edebilmeleri ve sürece dâhil olması amaçlanmıştır. Yine aynı amaç doğrultusunda; Türkiye’nin AB Üyeliğinin desteklenmesi, AB’deki meslektaşlar ile iş birliği ilişkileri içinde sürdürülebilir diyalog oluşturulmasının sağlanması, medyanın hakları ve sorumlulukları ile bilgi kaynakları konularında medyanın rolünün vurgulanması için Avrupa Birliği Bakanlığı’nın, “AB Süreci Yerelde Başlar”  söylemiyle hayata geçirdiği bir projedir.

İlimizde de MEDYALOG Yapım ve BGC tarafından Bolu Basınına kazandıran İVME Projesiyle hem Bolu medyasında hem de Bolu halkında farkındalık oluşturulması,  Türkiye’nin AB’ne katılım sürecinin sağlıklı bir şekilde kavranması, Bolu ile AB ülkeleri arasında bir köprü kurulması hedeflenmiştir. İVME Projesi kapsamında Bolu basın aktörleri eğitimler sonrası Avrupa’da Brüksel ve Almanya Honnover’e gidilerek, bu konudaki çalışmaları yakından takip edip, gözlemleme imkânlarına sahip oldular. Ardından Avrupalı Konuklar Bolu’da ağırlanıp yine Bolu Ticaret ve Sanayi Odasın da AB konularında medya kapasitesinin artırılması konulu açık oturuma katıldılar.

Bolu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Bülent VELİOĞLU; “Bu proje ile ufkumuz genişledi. Bolu basınının yıllarca gerçekten yapamadığını beraberce başardık. Oradaki Türklerin bakış açılarını görme fırsatı bulduk. Hem mesleki anlamda hem de kültürel anlamda çok şey öğrendik. Merak ettiğimiz Avrupa Toplumunu, daha yakından inceleme fırsatı bulduk. Toplum olarak Avrupa Birliğine girmemiz konusunda ise Brüksel’e gittiğimizde, ben bir kere daha ‘Neden biz burada değiliz’ diye düşünmüştüm. Bana orası çok şey kattı. Oradan dönüşümde, arabamla durarak herkese yol vermeye başladım. Eskidende durur yol verirdim ama şimdi bu sayı daha da arttı. Gezdiğimiz yerlerde, belki bizim toplumumuza uymayan ama Dünya gerçekleri ile uyuşan çok şey gördük. Buraya geldiğimizde de hem insan olarak hem meslek olarak bunları uygulamaya çalıştık. BGC olarak, yabancı dil kursları açarak hem mesleki anlamda hem de ilerleyen dönemlerde Avrupa Birliği ülkeleri ile yapılacak projelerde, meslektaşlarımıza kolaylık sağlamasını hedefliyoruz. Ben bu projelerin devam etmesi temennisini diliyorum. Bu projeyi gerçekleştirenlere çok teşekkür ediyorum.” Diye belirterek, konu ile ilgili açıklamalarda bulunmuştu.

– İVME Projesinin özelliği ve Bolu için önemi ile ilgili bilgileri paylaşabilir misiniz?
Medyalog ve Proje Yetkilisi İdris Ozan ALBAYRAK: Sivil Toplum Diyalogu Projelerinde Medya Alanında yaklaşık 500 üzeri proje içinde, ilk 16 ya girerek destek almaya hak kazanmış hem Avrupa Birliği Bakanlığı hem de ulusal ajans tarafından yürütülen bir proje.
Gazeteci Mert MİNİSKER: Türkiye’nin göstermiş olduğu çabalar, bu çabalar sonucu Türkiye ne kazandı? Buna yönelik bir hedef var. Bu projede onun doğru anlaşılmasına hedefliyor. Bir özelliği de Bolu’da ilk. Bolu Basınına yönelik, Avrupa Bakanlığı’nın Bolu’ya sunduğu ilk proje olma özelliğini taşıyor.

-Türkiye’nin Avrupa Birliğine Üyeliği sürecinde bu proje kapsamında neler yapıldı?
Gazeteci Mert Minisker: Projemiz başladı ve eğitimlerimiz oldu. Buraya çok tanınmış Ulusal Basından ve ayrıca Ulusal Basının Avrupa’da yıllarca temsilciliğini yapmış gazetecilerden de biri geldi. Bolu’da ağırlayıp, Bolu Basın Mensuplarına eğitim verildi. Ardından Avrupa’da Brüksel ve Almanya Honnover’e gidildi. Bizi orada tanınmış Türk gazeteci Yusuf Cinal Bey çok iyi ağırladı. Avrupa Parlamentosu ve orada ki Türk Milletvekilleriyle de görüşmelerimiz oldu. Bu sayede Brüksel ile bir bağ kurduk ve bu süreç halen devam ediyor. Brüksel Parlamentosuna gittik ve orada ağırlandık. AB sistemini anladık. Avrupa da yaşayan Türk toplumu ile görüşmelerimiz oldu. Hannover’de projenin Alman ortağı Radio 106.5 Leinehertz’in hazırladığı bilgiler çerçevesinde, oradaki basın kuruluşlarını ziyaret ettik. İnternet haberciliğinde yayın yapan gazetelerle görüştük.


-Sizin gözlemlerinize göre Avrupa gezisinde hem Bolu Basını hem de Türkiye olarak ne tür kazanımlar olduğundan bahsedebilir misiniz?
Gazeteci Mert Minisker: Avrupa basınının nasıl işlediğine yönelik program dahilinde orada MADSACK diye çok büyük bir medya var. Oraya gittik ve oradaki sistemi öğrendik. Nasıl haber yapacaklarını, editörlerin toplantı ve yorumlamalarını, haberin işleme süreci gibi çeşitli konularda görüş kazandık. Hannover Üniversitesi İletişim Fakültesini ziyaret ettik. Oradaki hocalarla görüştük. Türk ve Alman medyası, Avrupa Medyası arasındaki farkları ve eğitim yönünden ne gibi farklılıklar olduğunu gördük. Sonuç olarak Bolu Basını Avrupa’ya bir adım attı. Köprüler kurdu, halada görüşülüyor. Hannover’de Bolulular Derneği var. Orada bizi çok iyi ağırladılar. Bolu için ikinci bir köprü daha kurulmuş oldu. Kendileri de Bolu’ya geldiklerinde, Bolu basını ile bir araya geldiler. Şimdi Hannover’de, Brüksel’de Bolu Basınının kapısı var. En önemlisi insanların zihninde değişiklik yapıldı. Evet, AB Sürecinin Türkiye’ye büyük kazanımları olmuş.

-Sizlerin ve onların karşılıklı bu ziyaretiniz sonucu oluşan, bu dostluk köprülerinin onlarda bıraktığı izlenimler hakkında ki görüş ve düşüncelerinizi paylaşabilir misiniz?
Gazeteci Mert Minisker: Mesela; Almanya’da Ver.di Sendikasında çalışan, oraya bağlı meslektaşlarımız, gazeteciler, Bolu’ya bir proje yapmayı düşünüyorlar. Bizi tanıdıktan sonra memnun kaldılar ki kendileri de böyle bir proje yapıp, Bolu’ya gelmeyi düşünüyorlar. Bizim ziyaretimizden sonra, Türkiye’ye döndüğümüz ağustos ayı içerisinde, Almanya’da ki Radyo Leinehertz ortaklarımız Georg May ve Evangelia Kokkinaki  Türkiye’ye geldi. Konferansta bulundu. Türkiye’yi gezdiler. Hatta Georg 4 defa Türkiye’ye gelmiş. Bolu’yu görüp tanıdıktan sonra, Türkiye’nin en güzel yeri Bolu dedi. Bu çok güzel bir şey ve bu duyguyu yaşıyorsunuz.

-Bu proje sizlerde oluşan farkındalığa göre, aynı zamanda neleri gözler önüne sermiş oldu?
Gazeteci Mert Minisker: Şunu anladık ki evet, AB projesi medeniyet projesi siyasete alet edilmemesi gereken bir proje. Biz zaten başta, Avrupa Konseyine Üye olarak birçok şeyi kabul etmişiz. Bu siyaset dışı bir olay ve Türkiye’nin yürümesi gereken bir yol. Bu süreçte dahi Türkiye’nin büyük kazanımları oluyor. Çocuklarımıza verdiğimiz besinin doğallığından tutun, kaldırım ölçülerine kadar, sokak hayvanlarına kadar Türkiye’nin birçok kazanımları oluyor. Bu siyaset dışı tutulması gereken ve büyük önderimizin dediği gibi “Muasır medeniyet seviyesinin üstü” Evet, muasır medeniyet seviyesi belki AB’dir ama Atatürk onun üzerine de bir hedef koymuş. Bu bizim için inşallah, belki bir basamak olur. Bu anlamda bir farklılık oluşur. Zihinlerde “Niye bu süreçte biz varız?” insanlar bunu gördü. Doğru algıladıklarına eminim, çünkü herkesin bakış aşısı da değişti ve önemli olanda buydu zaten.

-Bu proje sayesinde; orada yaptığınız gözlemlere dayanarak, düşünce, farkındalık ve bakış açısındaki değişimler neler oldu ve bunlara bağlı olarak, Bolu için ne tür girişimler düşünülüyor?
Gazeteci Mert Minisker: Biz dönüşümüzde, BGC olarak bir dil kursu açma kararı aldık. Çünkü dilin ne kadar önemli olduğunu anladık. İlerideki günlerde talepler alınacak ve o zaman inşallah hayata geçirilecek. Bunun dışında günlük yaşamda da mesela birçok arkadaşımız “Yayalara yol vermek zorunda hissediyorum kendimi” diyor. “Sıra beklerken sabırsız davranmıyorum” diyor. O tip bireysel kazanımlarda oluştu.

-Orada görmüş olduklarınız aslında bizim kültürümüzde ve bizim toplum olarak özümüzde var olan ama uygulamayı tam başaramadığımız özellikler olduğunu düşünebilir miyiz?
Gazeteci Mert Minisker: Evet, aynen öyle. Bu bizim kültürümüzde vardı ama onlar bunu alıp yasalaştırmışlar ve yasalara uyuyorlar. Biz yazılı olmayan kurallarla geleneklerle giden bir milletiz. Evet, bizim kendi törelerimiz, gelenek ve görgülerimiz var. Ama onlar bunu yasa haline getirmiş ve uyguluyor. Fark bu ve yasalarına uyuyorlar. Aslında bizim medeniyetimiz daha güçlü ve daha geniş ama uygulamamız tam olmuyor.


-Bolu basını olarak bu proje ardından ne gibi sorumluluklar üstlendiğinizi düşünüyorsunuz?
Gazeteci Mert Minisker:   Bolu Basının görevi; Bolu’da ki insanları bir nebze daha yukarıya çekmektir. Bolu zaten hem ekonomik seviye olarak hem de kültürel olarak Anadolu şehirlerinden birkaç tık üstte bir şehir. Ama bu özelliğini birkaç tık daha yukarıya çekmemiz lazım. O da Bolu Basın mensuplarının görevi artık ve bu projeden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Daha üst düzeyde konuşalım, daha yüksek telden yazalım, yani her şeyimiz bir tık üstü olsun diyoruz. İnşallah böylede olacak ve umudumuzda var. Daha güzel ve yine daha yeni projeler olsun ki Bolu basını seviyesini artırsın istiyoruz. Bu işin sonu yok aslında ve bu bir başlangıç olsun diye düşünüyoruz. İnşallah gerisi de gelir.

– Medeniyet olması gereken, olmazsa olmaz bir durum ve bizlerde medeniyet çıtamızı daha da yükseltmek için uğraşmamız gerekiyor, konusunda düşünceleriniz nelerdir?
Gazeteci Mert Minisker:  Kesinlikle öyle. Biz sıradan bir millet değiliz. Ama bazı meziyetlerimizde azalmaya yüz tutuyor sanki. Bizim özümüzde olan, kendi kültürümüzde olan güzel şeyleri onlar yasalaştırmış ve yasalarına uyuyorlar. Onu gördük aslında. Hayvana, hiçbir canlıya eziyet edemiyorsunuz. Çünkü birçok şey yasa uygulayıcılarda var. Orada, ara sokakta trafik lambası kırmızı yanıyor, kimselerde yok ama insanlar bekliyor. Bizimkiler geçiyor mesela. Bu çok ufak bir örnek ve bizde ise maalesef sözde var ama pratikte yok. Yasalarımızda var ama uygulamada yok. İnşallah bizde o seviyeye ulaşırız.

-Bu projenin uygulama aşamalarında, karşılaştığınız sorunlar oldu mu?
Gazeteci Mert Minisker: Biz bu projeyi yürütürken, kriz yönetimini de öğrendik. Birçok krizle de uğraştık. Sağ olsun, Sayın Bolu Belediye Başkanımız Alaaddin Yılmaz Bey çok büyük yardım etti. Türkiye’de ki bürokratik aşamalarında vatandaşa ve topluma ne kadar büyük bir sıkıntı olduğunu da aslında proje sayesinde öğrendik. Çözülebilmesi için bir irade koymak gerekiyormuş, sağ olsun, o iradeyi de Bolu Belediye Başkanımız Alaaddin Yılmaz koydu. Projede son anda ortaya çıkan büyük bir sorunu, yine son anda ortadan kaldırdı. İşte Avrupa bunu yapıyor. Birincisi- vatandaşına, insana güveniyor, ikincisi- fazla bürokrasi ile uğraştırmıyor. Bu anlamda belediye başkanımız çok büyük bir tavır koydu ve işi çözdü. Çok büyük katkısı oldu. Kendilerine bir kez daha teşekkür ederim.

-Bu proje sayesinde kurulan dostluk köprüsünün, geleceğe yönelik devamı konusunda görüş ve izlenimleriniz nelerdir?
Gazeteci Mert Minisker:  Orada kurduğumuz bağlar, köprüler çok önemli. Artık Bolu’nun, Avrupa’yla bir köprüsü var. Gittiğimiz zaman orada Türk Millet Vekilleri, gazeteciler var ve bizi çağırıyorlar. Bolu Belediyesi ile Brüksel’de ki bir belediyeyi, kardeş belediye yapalım diye bir fikir doğdu. Bazı belediyelerin başkanları Türk, başkan yardımcıları Türk ve böyle dışarıda da yetişmiş insanlarımızı gördükçe gurur duyuyorsunuz. Brüksel Parlamentosu’nda Türk Millet Vekilleri var ve yine onlardan Brüksel Bölge Milletvekili Emin Özkara Bey bizi ağırladı. Tatil olmasına rağmen parlamentoyu açtırdı. Bu Bolu Basını için bir fırsattı. İlk defa böyle bir proje yapılmıştı. Bolu basını, o zinciri kırdı ve Bolu basını olarak, bir tık daha yukarıya çıktık. Onu hissediyoruz, katılan herkes hissediyor ve inşallah bunun devamı gelir. Daha güzel proje ve programlarla bu seviyeyi daha da yukarıya çıkartırız.

-Bu projeyi Bolu’ya kazandıran MEDYALOG Yapım olarak; projenin yönetilmesi, amacına ulaşması ve sonuçlarıyla ilgili düşüncelerinizi bizlerle paylaşabilir misiniz?
Medyalog ve Proje Yetkilisi İdris Ozan ALBAYRAK: Projenin yönetilmesi sonucu proje yapıldı, amacına ulaştı ama bu proje çok kapsamlı bir proje ve çok fazla teferruatı olan bir proje. Gezdik geldik ama raporlama süreci çok fazla, bütçe kalemlerinin raporlaması her şeyiyle çok teferruatlı. Sadece gezi değildi bu projenin çıktıları. Gezinin yanı sıra, bizim yaptığımız ve şu anda çekimleri devam eden bir televizyon programı var. O yayınlanacak. Dergiler yayınlanacak ve bu dergilerle ilgili yapımlar da devam ediyor. Bizim yaptığımız aktiviteler, kısa bir program haline getirilip, bunlar flaş belleklerle 81 ilin gazeteciler cemiyetlerine yönlendirilecek. Bunu yapmamızdaki amacımız da bu projenin sürdürülebilinirliği anlamında, bizim faydalandığımız şeylerden, diğer gazetecilerde faydalanabilsin. Bu ilk projemizde bir deneyim kazandık. Bundan sonraki projeler çok daha kolay gelecek. Çünkü işi öğrendik, işin prosedürünü öğrendik. Bu projede sayesinde, düz mantıkla düşünüldüğünde hata yapılabileceğini öğrendik. Avrupalı gibi düşünmek gerekiyor. Nasıl kazanılabilinir? Bunları öğretti bu proje bize. Yapılan işi biz sonuna kadar hakkı ile yaptık.

– Türkiye’nin – Avrupa Birliği Üyeliği sürecinde ne tür kazanımları olduğu konusunda düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Medyalog ve Proje Yetkilisi İdris Ozan ALBAYRAK: Gidip görmek bize çok şey kattı. Bizim Avrupa Birliğini anlamamızda çok faydası oldu. Avrupa Birliğine girdik, girmeye çalışıyoruz ya da giremedik gibi toplumda sürekli bu konular var. Fakat şu da var. Biz belki Avrupa Birliğine giremedik ama girmeye çalışarak çok şey kazandık. Bunlardan bazıları; işte çocuklarımızın yediği mamalar, trafik kuralları, MARKA ve KOSGEB destekleri, tüketici hakları daha bunun gibi birçok şey. Bunların hepsi Avrupa Standartlarına uymak için yapılmış ve Avrupa Birliğine girmek için yapılmış çalışmalar, kazanımlardır. Dolayısıyla, biz Avrupa Birliğine giremedik ama bununla beraber, girmeye çalışırken çok şey kazandık. Çünkü bu şekilde Avrupa Birliği Standartlarına uyuyoruz. Dolayısıyla da Avrupa Birliğine girip girmememizin bir önemi yok ama girmemiz tabii ki çok daha iyi olurdu ülkemiz için. Ama girmeye çalışmak bile bize çok şey kazandırdı. Ülke olarak bunu gördük, bunu anladık ve yaşadık.


-Proje kapsamında gittiğiniz Avrupa gezinizde ki gözlemlediklerinizi ve bu bağlamda oluşan düşüncelerinizi bizlerle paylaşabilir misiniz?
Bolu Basınından, Gazeteci Mehmet Korkusuz: Avrupa’ya İVME Projesiyle ilk defa gitme fırsatım oldu. Gezdiğimiz ülkelerle doğal olarak ülkemizi kıyaslama imkânımız oldu ve eksikliklerimizi gördüm. Beni en çok etkileyenlerden birisi de Bolu’da uygulanmak istenen ama henüz tam olarak hayata geçirilemeyen  “Önce Yaya Projesi.” Bunun Avrupa’da yıllar önce hayata geçtiğine bizzat şahit oldum. Orada, arkadaşlarla trafiğe çıktığımızda ve kaldırımdan asfalta ayak bastığımızda, tüm trafiğin defalarca kilitlendiğini gördük. İnsan hayatına duyulan muhteşem bir değer ve saygı var. Orada ki medyanın çalışma ortamlarını gözlemleme imkânımız oldu. Avrupa kültürü ile ülkemizde ki kültürü kıyasladığımızda, bana göre Türkiye’de ki kültür daha çok zengin. Avrupa’ya göre çeşitliliklerimize baktığımızda, biz bu çeşitlileri koruyabilmişiz. Avrupa’da tek düze bir toplum oluşturulmuş. Bizdeki farklılıklar hala hâkim. Bu bence bizim ülkemiz açısından bir zenginlik. Farklıda olsa kültürlerimizi yaşayabiliyoruz. Daha renkli bir toplumuz. Birde mimari açıdan etkileyici eserlerle karşılaştık. Yıllar önce yapılmış eserlerin hala günümüzde yaşatılması için çok büyük çaba harcanıyor. Bu beni oldukça etkileyen unsurlardan birisiydi.

-Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımız ve oralarda kurulmuş Türkiye’deki illere ait derneklerin çalışmaları ile ilgili gözlemlerinizi paylaşabilir misiniz?
Bolu Basınından, Gazeteci Mehmet Korkusuz: Beni üzen bir başka nedende Avrupa’da yaşayan Türklerin yavaş yavaş Türkiye ile ilişkilerinin artık kuşaktan kuşağa azalmaya yüz tuttuğunu, kopma noktasına geldiğini gözlemlemem oldu. Çoğu tanıştığımız gençlerden, yıllardır Türkiye’ye gelmediklerini duyduk. Bizi görünce sevindiler, mutlu oldular ancak bu ifadeleri de kullandılar. Almanya Hannover kentinde bizi, Bolulular Derneği karşıladı sağ olsunlar ve misafir ettiler. Hemşerilerimizi görmek çok güzeldi ve bizi sevindirmişti bu durum. Yani örgütlenme var ama bence bölünmüşlük iyi değil. Ayrı iller olarak değil de Türklerin hepsini alan bir kuruluş gibi Türklüğün çatısı altında olabilir mesela bu birliktelik.

–AB Konularında Medya Kapasitesinin Artırılması amaçlı ‘IVME’ Projesinin Bolu Ticaret ve Sanayi Odası Toplantı Salonu’nda düzenlenen kapanış toplantısında, Bolumuzun değerli basın mensupları duygu ve düşüncelerini paylaştıkları bu bölümü sizlere aktarıyorum.
Projenin Koordinatörü Ferah Özer: Medya etkinliklerinin Avrupa birliği konularında ki bilgilerinizin farkındalıklarınızın artırılarak bunları tabii ki kamuoyu bilincinin artırılması vasıtası ile halka anlatılması amacıyla bu proje gerçekleşti. Ulusal ve yerel medya konusunda, deneyimli kişilerin katılımlarıyla eğitim programları yapıldı. Yurtdışı faaliyetlerimiz, toplu panel ve sunumlarımız yapıldı. Brüksel ve Almanya Hannover’de ki ortaklarımızla sürdürülebilir diyalog paylaşım ve yeni iş birlikleri için kapılar açıldı. Bu anlamda da hepimizin önemli farkındalıklar ve önemli farkları gördüğümüzü düşünüyoruz. Son bir yılda özellikle yerel basında, Avrupa Birliği sürecinde Türkiye’nin ne konumda olduğu yönünde haber, makale gibi yazılarda ciddi bir artış görüldü. Tabi ki yurtdışındaki ortaklarla sürdürülebilir diyalog sayesinde, buraya gelen konuklar ve bizlerin ziyaretlerimiz kapsamında oluşturulan işbirlikleri çerçevesinde çalışma sendikaları olsun, Brüksel’de ki gerçekleştirdiğimiz faaliyetler olsun, ciddi anlamda bir sonraki projeler için iş birliği sağlama imkânı sundu. Bu da zaten hedeflenen şıklardan bir tanesiydi. Sonuç olarak daha nitelikli daha bilgili ve Avrupa Birliği süreçleri konusunda farkındalığı yüksek bir yerel basın oluştu. Bu eğitimler ve faaliyetler kapsamında kişisel gelişime de ben ciddi katkılar sağladığını düşünüyorum.

Bolu Basınından, Köşe Yazarı Muharrem Demirel: 52 yaşımda Avrupa gördüm ve orada bir şey ifade ettim. Çok güzel bir şiir var. “Biz öyle bir millet, öyle bir milletmişiz, gelmişiz dünyaya, medeniyet nedir öğretmişiz.” Biz bunu Osmanlı döneminde yaşamışız ama oraya gittiğimizde Avrupa’da da gördük ki biz çok geride kalmışız. Orada basın var, orada gazeteler var, orada televizyonlar var, apartmanlar var, kiliseler var bizim burada da camiler var. Ama bir tek şeyi gördüm insan ve eğitim. Bir ülkenin her anlamda kalkınmasının ana temeli eğitim.

Bolu Basınından, Köşe Yazarı Mustafa cop: Gittik geldik, yedik içtik, gördük ama dostlukların perçinlenmesiydi önemli olan. Yaş 60-70 ilerliyor, aynı dostluklarla, aynı gençlerle daha iyi yolculuklar bekliyoruz. Ama yolculuğun en önemli tarafı biz orada gördüklerimizi Bolu’ya daha fazla vermeliyiz. Bolu da bizim yazdıklarımızı daha fazla okuyup daha fazla bir şeyler yapmalı. Belçika, çikolata kenti ve biz buradan giderken çikolata götürdük. Bolulular daha fazla bir şeyler, daha fazla hediyelikler yapılsın ki gelenlere ve bizlerde gittiğimizde onlara sunabilelim.

Bolu Basınından, Spor Yazarı Serkan Erkan: Güzel bir Avrupa seyahati oldu. Tabi bunun yanında eğitim daha önce geliyor. Çünkü görmediğiniz, yaşamadığınız olaylar vardır. Çalışma koşullarına baktığımızda, bizden ne kadar farklı olduğunu gözlemledik. Tabii ki bunları aktarma imkânımız olacak ama burada önemli olan, orada ki çizgiyi yakalayabilmek. Bunun için neler yapabiliriz? Bunun üzerine toplantılar düzenlemek lazım. Çünkü her şeyi görebiliriz, duyabiliriz ama bir anda uçar gider. Önemli olan bunu kalıcı vaziyetlere getirebilmektir. Gezmek, eğlenmek güzeldi ama neler kaptık ve bunları kimlere lanse edeceğiz? Bununda tabi toplantılar şeklinde yapılması daha faydalı olur.

Bolu Basınından, Yazı İşleri Müdürü Ertuğrul Turan: Medeniyet anlamında, bizden çok ileride olduklarını itiraf etmek gerekir. Osmanlı medeniyeti, kültürlerarası diyalog konusunda, Türk milletinin ilerlemişliği konusunda, maalesef çok geride kalmış. Avrupa birtakım şeyleri çok önceden aşmış ve maalesef bizden çok yıllar öndeler. Bu anlamda, bu farkı kapatma yönteminin, Avrupa birliği olmadığı kanaatindeyim ben. Şuna da inanıyorum ki Avrupa’nın Türkiye Cumhuriyeti Devletine, Avrupa Birliği içinde gerçekten ihtiyacı var. Artık Avrupa ve dünyada Türkün olmadığı bir nokta yok. Bu yüzden de ben Türkiye Cumhuriyeti Devletinin genç nüfusunun Avrupa Birliğine ekonomik, siyasal ve sosyal olarak katkı sağlayacağına inanıyorum. Avrupa’da ki Türk algısını da yıkmak anlamında değerli bir gezi olduğunu düşünüyorum.

Medyalog ve BGC ile düşüncelerini, görüşlerini bizlerle paylaşan çok değerli Bolu Basın Mensuplarımıza,  teşekkürlerimi sunuyorum.
Sevgi ve saygılarımla…

Fatma Marmara

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.

Hiç yorum yok